Ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum

ne tuhaf, vaktim olmazdı

yalnızlığı bunca bilirken

kendimi hiç yalnız sanmazdım

çevremde hep birileri vardı,

ben hep birilerinin yanındaydım

günler belirsiz bir gelecek için neredeyse kendiliğinden hazırlanırdı

aramızda habersiz gidip gelen gündelik armağanlarla

kendi kendini taşıyan bir ırmağın akıntısında hayat

bizi kendi sahillerimize ulaştırırdı

bazı evlerden taşınırdık, bazı insanlar girip çıkardı hayatımıza

bazı mektuplar alırdık, bazı sözler, çiçek selamları

sonraları bazı tanıdıklarımızın ölümleriyle de karşılaştık

elde olmayan nedenle

sudaki halkalar gibi genişleyen

küçük alınganlıklardan büyük dargınlıklara

vazgeçişler, unutuşlar, kayıplar

birbirimizi çok sevdik hep

yıllarla azala azala

şimdi ne zaman yalnız kaldığımı düşünsem,

yalnız olmadığımı kanıtlamak istiyorum kendime

eskiden iki albüme sığdırdığım hayatım,

şimdi sığmıyor eskilenlerle çoğalmış fotograflara

telefonun başına geçiyorum

alt alta dizilmiş onca ad arasında seken ömür parçası

gün ölüyor meşgul numaralarla

şimdi ne zaman yalnız olduğumu düşünsem,

şimdi ne kadar yalnız…

yalnız olduğumu anlamam için beni hiç yalnız bırakmadınız.

Ben ne zaman yalnız kaldım, bilmiyorum

her zaman yalnızdım, bunu biliyorum

büyücü ellerimin kara sanatı yazı

en çok ben onardım dostlukları, en çok benim elim dikiş tuttu

bağışlamasız sanarken kendimi

en çok ben unuttum kalbimin benden sakladıklarını

tığla içeri çektim takılmış kazakların ipini

denenmemiş başlangıçları göze aldım,

hafifletilmiş hasarları, görmezden gelinen enkazı

mutfağı beklemek hep bana kaldı

bir şiirden bir romandan bir filmden çıkıp

her seferinde aydınlık bir inat gibi yeniden karıştım hayata

hiç el değmemiş gibi yeniden konuk geldim

odalarınıza, ruhlarınıza

buraya

eski aşklarım neredesiniz? Hepinizi çok özledim.

Şimdi birdenbire bir köşeden çıkıp bana,

yalnızca, Merhaba, deseniz,

o zamanlar hiç mutlu etmediğiniz kadar mutlu edersiniz,

bir zamanlar bütün ağladıklarımı geri verebilirim size

sağ olun demenk isterim, sağ olun, sağ olun

sanki beni yeniden sevdiniz

ama biliyorum, pis bir yağmur başlıyor, şemsiyem yok yanımda,

yağmurda yürümekten nefret ederken, yürümekte ısrarlıyım gene de

isterseniz, kederdeki bütünlük, diyelim buna

ne kadar ıslansam, o kadar çıkacağım sanki

bir zamanlar çok daha bütün olduğumu sandığım

o yıkanmış zamanlara…

yeni değil keşfine gençlik verilmiş gerçekler

her zaman yalnızdım

kitaplar kadar yalnız

yalnızca yalnızlığımdan gürültücü bir kalabalık yaptım

herkes için farklı aldanışlar kurtarılmış hayatlar yok pahasına

her zaman yalnızdım

yanardağlar kadar yalnız

ey kafiye sevenler,

şimdi beni gökyüzünde bir yıldız sananlar, yanıldınız!

nankörlük etmeyeyim gene de,

yalnızlığımı daha az hissettiğim anlarım oldu yalnız

evimde hep aynı anda çalar telefonla kapı

gene öyle oluyor; hiç yalnız bırakmazlar beni

yalnızlık bilgisiyle çatılmış arkadaşlıkların korunaklı gölgesinde

yalnızlık için çalar telefonlar kapılar

İstersen bana uğra, ya da, Akşama buluşalım, ölmeden yapacak çok

iş var

murathan mungan